2047 yılında FST’nin hükümeti devrilmişti ve eski yönetim geri gelmişti. Faşizan’dan haber yoktu. Kimse nerede olduğunu bilmiyordu. Herkes merak etse bile kimse bunu soramıyordu. Canımı sıkan, yönetim ne olursa olsun insanların konuşmaktan kaçınmalarını görmekti.
2047 yılının son günlerinde yeni devlet başkanı bir açıklama yaptı televizyonlardan. FST’nin tüm izlerini başarıyla silmişlerdi ve yasaklar da kalkmıştı. Eskisi gibi sıkı sansürler yoktu artık; ama tek bir şey vardı onu da ortadan kaldırmak gerekiyordu. O da Faşizan isimli bölücü idi. Anlaşılmıştı ki Faşizan öldürülecekti.
Yıllar önce bir gencin kendini yaktığı meydanda büyük bir darağacı kuruldu. Faşizan burada asılacaktı. Herkes bu anı görmek için meydana koşmuştu. Yuhalamalar ve nefret tezahüratları arasında Faşizan, darağacına çıkarıldı. Küçücük bir adamdı. Herkes şaşkınlık içindeydi. Bu küçücük adam son 30 yıla ve tüm dünyaya damgasını vurmuştu. Başındaki küçük çuval çıkarıldı. Faşizan, darağacı önündeki kürsüye doğru yürüdü, elindeki kağıdı açtı, mikrofonu kontrol etti, dünya, onun sesini ilk kez duyuyordu. Konuşmaya başladı. Bir devir işte o konuşma sonunda bitecekti.
“ Sevgili Yurttaşlarım. Size kendimi tanıtmak istiyorum. Beni kimse tanımazken ölmek istemiyorum. 2000 yılında doğdum. Gerçek ismimin önemi yok. Beni Faşizan olarak tanımaya devam edin. 2015 yılında bir kıza aşık oldum. Daha 15 yaşımda, ilk aşk acımı yaşadım. Bu acı bende bazı şeyleri değiştirdi. Bundan böyle hiç mutlu olamayacağımı düşünmüştüm o yıllarda; ama sonra tekrar aşık oldum. İnsan ikinci kez aşık olunca her şeyin geçeceğini sanıyor. Bu kez mutlu olacağını düşünüyorsun; ama aşk’ta mutlu olma ihtimali milyonda bir. İki kişinin birbirini aynı anda sevme ihtimali çok düşük. Hatta imkansız belki de. İkinci kez aynı acıyı yaşadığımda ise artık iyice çılgına döndüm. Onun sevdiği kişi olmak için dünyayı yakabilirdim. Onun bahsettiği bütün erkekleri birer birer vurabilirdim. Ve eğer beni sevecekse kendimi bile öldürebilirdim. Aşk, beni faşist biri yapıyordu. Bu sebepten artık Faşizan olarak anılmak istedim. İnsanların birbirlerini sevdiği bir ülke hayal ettim kendime. Aşık insanların, karşılık bulduğu bir dünya vardı kafamda.
Kendime bir internet sitesi açtım. Başlarda yalnızca sinirimi atmak için kullandığım bir yerdi. Kendi kendime bildiriler yayınlıyordum. Kafamdaki dünyayı internette canlandırma imkanı buluyordum. Sonra FST çıktı ortaya. Küçük bir grup olduk. Sanal bir ütopik aşk cumhuriyeti kurduk. Vatandaşlarının birbirlerini görmeseler bile, birbirlerine ve fikirlerine saygı duyduğu, birbirlerini sevdiği bir cumhuriyettik.
Sonra FST, bunu gerçek dünyada uygulamak istedi. Kabul ettim. İnsanın fikirlerinin uygulandığını görmesi inanın bana müthiş bir şey. FST, toplantılar yapmaya başladı ve bildirilerimi insanlara ulaştırdı. Devlet, bunu farkettiğinde yasaklamalar başladı. İnternet sitelerim kapatıldı, FST toplantıları basıldı ve insanlar tutuklandı. O insanları kurtarmak için harekete geçmeliydik. Dünya kurtarılmalıydı. Fikir Öncülerimizden Sait Faik’in bir dizesini ilke edindik; “Dünya’yı güzellik kurtaracak. Ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Aşk Hareketi’nden etkilenen insanlar kendi eylemlerini yaptılar. Sokaklar aşk şarkıları, ilanı aşklar ve çiçeklerle süsleniyordu. Her şey güzel gidiyordu ve biz çok mutluyduk bu yüzden. Bu mutluluk sarhoşluğu içinde FST silahlanıyordu. Tutuklanmalardan sonra bu karara varılmıştı ve bana haber verilmemiş, fikrim sorulmamıştı. Sevgili Aşık, Ferhat’ın güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi ile birlikte işler çığırından çıktı. Artık geri dönüş yoktu. Güzelliğin dünyayı kurtarması için kan dökülmesi gerekiyorsa dökülmeliydi.
Yıllarca süren çatışmalardan sonra FST hükümeti devirip başa geçti. Başından beri planımız sanal dünyada yarattığımız o ütopik aşk cumhuriyetini gerçek hayattta uygulamaktı; ama FST yolundan saptı. Gücü ellerine geçirip istedikleri yapıyı kurmaya başladı ve bunu, benim fikirlerimi örtü olarak kullanarak yaptılar. O günlerde kendilerine karşı çıkışlarım bir işe yaramadı.
Yine bir aşk acısı çekiyordum. Kendi yarattığım harekete aşık olmuş, onun ne hale geldiğini görememiştim ve sonunda aşık olduğum hareket gitmişti. Ütopik aşk cumhuriyeti hayalim, faşist bir diktatörlüğe dönüşmüştü. FST ve diktatörlüğü üzerinde hiçbir söz hakkım yoktu. Fikirlerim harap edilmiş ve FST’nin güdümünde ölümcül bir şey olmuştu.
Yıllar önce burada kendini yakan o gencecik delikanlının, öldürülen Ferhat’tan hiçbir farkı yok benim için. Sizin için de öyle olmalı.Bugün burada benim ölmemi izleyen yurttaşlarım. Birçoğunuzun nefretini kazandığımı biliyorum. Ulu Önder’imizin bir sözünü hatırlıyorum bu sahneyi görünce; “Bugün sizi alkışlayan bu topluluk yarın sizi yuhalar!”
Bu sözlerimle size sitem etmiyorum. Yalnızca bir şeyi söylemek istiyorum sizlere. Ne olursa olsun, söylemek istediklerinizi söyleyin. Ülkenin başındakiler ne diyorsa onu yapmaktan sakının. Ancak kendi fikirlerinizle ve davranışlarınızla varolabilirsiniz.”